31 Aralık 2011 Cumartesi

Yılın Şarkıları- 14



Metronomy- The Look

İşte yılın şarkılarında son perde... Bu yıl çıkan albümleriyle İngiltere'nin en prestijli müzik ödülü Mercury'e aday olarak adından çokça söz ettiren Metronomy, şaka, ironi, masumiyet ve oyun tadı taşıyan şarkılarıyla beni çocukluğumun hayal aleminlerinde kimsesiz ve sessiz bırakmayı becerdi. Zaten bunca depresif, hüzün dolu yılın şarkısı seçiminden sonra mutlu ayrılmamız için Metronomy şart oldu. Önce şeker tadında"The Look" ve ardından bence yılın en şahanesi "The Bay"...

Bu ülkede mutluluk artık bir ütopyaysa da mutlu yıllar!

30 Aralık 2011 Cuma

Yılın Şarkıları- 13



Feist- Graveyard

Yılın son çeyreğinde gelen Feist albümü "Metals" tüm Feist albümleri gibi yer yer edebi, yer yer feylesofça, yer yer hafif ve uçucuydu... Ama "Graveyard", bunların hepsinin dışında, başka coğrafyalara, başka sulara aitti. 2011'de derin bir iz bıraktı "Graveyard", kolay kolay unutulmaz.

Yılın Şarkıları- 12



Stateless- Ballad of NGB

"Lie to me Matilda, Lie, Lie, Lie, Lie" nakaratıyla "la-la-lay" diye şarkı söylemelerimize son derece melodramatik ve meydan okur bir ton kazandıran Stateless'in bu şarkısı, bir Almodovar filmine yakışacak ve aynı filmde Matilda'ya "sinir krizinin eşiğinde bir kadın" rolü verecek kadar manidar, çok katmanlı ve damardan... Yılın en şahanelerinden ve Stateless'ın her şarkısı özel "Matilda" albümünden.

Yılın Şarkıları- 11



James Blake- The Willhelm Scream

Yılın "asaleti mutsuzluğundan gelen" tek şarkısıydı belki de "The Willhelm Scream"... Kendini tekrar eden döngüsel sözleri, şarkının karanlığına kontrast yemyeşil bir göl yüzeyi kadar parlak, rüya kadar flu video'su ve Blake'in soul sonrası karanlık, acılı, yenik sesiyle!

James Blake, 2011'de karanlığıyla bir ışık gibi parlayan şarkılara ve hayatımıza yeni bir ses verdi. Yılın şarkıları arasına girmezse olmaz "Limit to Your Love"la birlikte size hediye.

29 Aralık 2011 Perşembe

Yılın Şarkıları- 10



Kate Bush & Elton John- Snowed In At Wheeler Street

Çocukluğumda ve ilk gençliğimde çok büyük yer etmiş iki isim: Kate Bush ve Elton John... Uzak ve Yakın. Su ve Ateş. Aşk ve Nefret. "Asla bir araya gelmeyecekler" listesinin en başına yazabileceğimiz bu iki dev isim, birlikte şarkı söylemenin çok ötesinde bu yılın en güzel, en parlak işlerinden birine imza atmış oldular. Kate Bush'un 6 yıl sonra gelen ilk stüdyo albümü "50 Words of Snow" da yer alan "Snowed In At Wheeler Street" isimli bu şarkı, zamansız, şiddetli ve sıra dışı bir güzelliğe sahip. Buraya şarkının amatör heyecanını gizlemeyen, sürpriz ve son derece hoş bir mix'ini ekliyorum. Sıcak içiniz.

Yılın Şarkıları- 9



Washed Out- Far Away

Gerçek ismi Ernest Greene... Atlantalı. Kimine göre küçük bir prens, kimine göre keyfine düşkün bir romantik. Konserleri kısa, tavrı sıkıntılı, kırılgan. Yıl içinde Washed Out adıyla çıkardığı "Within Without" kanımca hem "lo-fi" kategoride, hem de genel bir değerlendirmede yılın en iyi albümlerinden biriydi. İçinde boş şarkı barındırmayan bu incelikli albümde beni en çok etkileyeni ise umutsuz, esrik, naif tarafı, kendini tekrarlayan "müzik-kutusu" melodisi ve dramatik kemanlarıyla "Far Away" oldu. Buraya da eklediğim bu amatör "fan" videosunun altında bir dinleyicinin "tuhaf" olarak nitelediği bu şarkı, benim için sanki 20 yıl öncesinden sürüklenip gelmiş gibi tanıdık, şaşırtıcı ve özeldi. "Far Away", hayatımın çok özel bir dönemine veda ettiğim 2011 yılı içinde en çok dinlediğim şarkılardandı.

Yılın Şarkıları- 8



PJ Harvey- The Glorious Land

Kırılgan, alaycı, sıra dışı notalar arasında yankılanan savaş trompetleri... Yaşayan en büyük kadın ozan PJ Harvey'in geçmişi ve bugünü bilgelikle aydınlatan sesiyle "The Glorious Land"... Bu şarkıyı yer aldığı o müthiş albümden, "Let England Shake"in aykırı ve derin sularından ayırmak çok zor. Ama bazen dinleyici bencildir.

Ekte yılın en iyileri arasında en başta anılacak "On Battleship Hill" ile birlikte...

27 Aralık 2011 Salı

Yılın Şarkıları- 7



The Japanese Popstars - Take Forever (feat. Robert Smith)

Geçtiğimiz sene Crystal Castles'in Robert Smith'li sürpriz single'i "Not in Love" nasıl bir etki yarattıysa, İrlandalı The Japanese Popstars'ın Smith'in sesine teslim ettiği "Take Forever" da bu sene aynı güçlü etkiyi yarattı üzerimde. "Take Forever"ın şüphesiz en güzel tarafı, "80'lerin ve 90'ların muhteşem The Cure'u eğer ruhunu ve tazeliğini koruyarak bugün iyi müzik yapmayı becerebilseydi işte böyle yapardı" dedirtecek kadar güçlü yankılanıyor olması. Eğer siz de The Cure'ın 2000'lerde yaptığı müzikten benim gibi sıkıldıysanız ve bir zamanlar çok iyi şarkılar yazabilen Robert Smith'in sesini ve elektronik zamanlarını özlediyseniz "Take Forever" size de ilaç gibi gelecek. Lütfen kulaklıkla dinleyiniz.

Yılın Şarkıları- 6



The Antlers- No Widow

The Antlers'in "Burst Apart"ı benim için yılın en iyi üç albümünden biriydi ve bu albümde en sevdiğim şarkı daha ilk kulak verişte aşık olduğum "No Widow"du. Belki çok büyük bir yalnızlığın ve mutsuzluğun şarkısı olduğu için. Belki de sadece bu can yakan melodisiyle bana çocukluğun yapayalnız odalarını, havada asılı kalan o büyük korkuları, zamansız ayrılıkları ve geri dönemeyişleri hatırlattığı için. Bir şarkıyı ya da birini -bir şeyi- gerçekten ve en derinden seversiniz, nedensiz seversiniz.

23 Aralık 2011 Cuma

Yılın Şarkıları- 5



Radiohead- Staircase

Radiohead'in "The King of Limbs"i bu yıl beklenen etkiyi yaratamasa da yıl içinde gelen ve albümün dışında kalan dört şarkıdan oluşan iki single, Radiohead'e ilişkin oluşan tamamlanamamışlık hissini fazlasıyla gidermeyi bildi. Bu iki single'dan biri olan "Staircase", ilk kez grubun "The King of Limbs-Live from the Basement" performansında çalındı ve dijital ortamlarda bir virüs hızıyla yayıldı. Kanımca "Staircase", sadece bu yılın en iyi şarkılarından biri değil, Radiohead'in de bugüne dek yaptığı en iyi şarkılardan biri.

22 Aralık 2011 Perşembe

Yılın Şarkıları- 4



Other Lives- Tamer Animals


Other Lives'in "Tamer Animals" albümü benim için geçen yılın en iyi albümüydü. Bir yaz daha bitiyordu ve İstanbul büyük bir karanlığa doğru çekiliyordu. Gösterişten, pazarlama hilelerinden, bildik formüllerden uzakta, son derece kişisel, derin ve hatta felsefi bir yerde itirafa soyunan "Tamer Animals", tazeliği ve içtenliğiyle beni uzun süre kendi içine hapsetti. Bu şarkı o albüme ismini veren şarkı... İlk dinleyişte çok sevmeseniz de eminim ikinci veya üçüncü karşılaşmanızda çok seveceksiniz.

Yılın Şarkıları- 3



Tindersticks- Medicine

Tindersticks'in 2012'de çıkacak yeni albümünü müjdeleyen "Medicine", yeni yıla çeyrek kala gün ışığına çıktı ve en derin yaralarımıza bir şişe tılsımlı şarap misali ilaç oldu. Ve şüphesiz ki 2000'lerin en güzel Tindersticks şarkısı olduğunu daha ilk dinleyişte kulağımıza usulca fısıldadı. Fazla söze gerek yok; Stuart Staples'in esrik ve dumanlı-bariton sesi, söylemek istediğinden daha fazlasını söylüyor.

21 Aralık 2011 Çarşamba

Yılın Şarkıları- 2



Chimes & Bells- The Mole (Trentemoller Remix)

Chimes & Bells, Kopenhag menşeli 5 kişilik bir topluluk. İlk olarak 2010 yılında "Into Pieces of Wood" isimli bir EP ve ardından içinde "The Mole"un da yer aldığı kendi isimlerini taşıyan "debut" albümlerini yayınladılar. Bu son derece incelikle işlenmiş, sırrı derinliklerinde gizli albümün İngiltere ve Avrupa'nın diğer yarısında yayınlanması 2011'i buldu ve çok da büyük bir ilgi görmedi. Grup için asıl olay kendileri gibi Danimarkalı ünlü DJ ve prodüktör Trentemoller'in şarkılarına el atması oldu. Orijinaliyle de son derece etkileyici bir şarkı olan melankolik ve içe dönük "The Mole", Trentemoller'in elinde provokatif ve "sıra dışı" bir dans şarkısına dönüştü. Trentemoller yaptığı mix'in ilk 1 dakikalık bölümünde şarkının orijinalini olduğu gibi korudu ve ardından gelen Massive Attack'a selam çakan gergin ritimler ve Kraftwerk'vari retro klavye tonlarıyla kanımca yılın ve bir dönemin en iyi şarkılarından birini yeniden yarattı.

Yılın Şarkıları- 1



Woodkid- Iron

Gerçek ismi Yoann Lemoine... Kaliforniyalı. Aslında bir video yönetmeni ve Moby'e bile klip çekmişliği var. Hatta Lemoine, Lana Del Rey'in "Born to Die" klibinin de yönetmeni. 2011 yılında Assassin's Creed Revelations isimli ünlü bilgisayar oyunu için Iron isimli bu şarkıyı yazdı ve Woodkid adıyla hem şarkıya ses verdi hem de video'nun yönetmenliğini üstlendi. Dört şahane beste ve Iron'ın iki farklı mix'inden oluşan altı şarkılık Iron isimli EP'sini Mart ayında yayınladı; ne yazık ki beklentileri boşa çıkararak 2011 yılı içinde bir uzun çalar çıkarmadı. Şüphesiz Iron EP, bir albüm olarak inşa edilseydi yılın en iyi yapımları arasında kendine iyi bir yer bulur ve Woodkid'in yapabileceklerine ilişkin daha net mesajlar verebilirdi. Yine de Iron'ı sadece yılın en iyi şarkıları arasına değil, yılın en iyi video'ları arasına da hiç tereddüt etmeden yazarım. Video'daki arkaik zamanlara özgü erotizme ve erkek bedeni üzerine inşa edilen barok estetiğe dikkat.

20 Aralık 2011 Salı

Motor'un sesi değişti...





















Techno müziğin duayenlerinden Bryan Black ve Oly Grasset'ten oluşan ve elektronik cephede ilginç işlere imza atmasına rağmen benim çok da tahammül gösteremediğim Motor, 4. albümleri CLR'in ilk şarkısıyla görücüye çıktı. "Man Made Machine" isimli bu yepyeni şarkının en büyük sürprizi Depeche Mode'un mucizevi yeteneklere sahip beyni Martin L. Gore'un vokalleri üstlenmesi oldu. Daha ilk dinleyişte "Personal Jesus"u anımsatan ve belki de bugüne dek Motor'un yaptığı en manalı iş olan bu şarkıya kulak vermek isterseniz, işte arz-ı endam...

16 Aralık 2011 Cuma

Arcade Fire, ABBA kılığında...
















Arcade Fire'ın bütün ödülleri toplayan 2010 tarihli son albümü The Suburbs, yeni video'lar, yeni mizansenler ve yeni hisler doğurmaya devam ediyor. Böylesine bereketli, zor bulunur, hazinesi, muhteviyatı bol, engin ve zengin bir albüm çünkü kendisi. Biraz ABBA'yı, biraz Blondie'yi ve biraz da klavye zengini 80'lere ithafen her şeyi içinde barındıran Sprawl II'ye gelen yepyeni video da bu ihtişamlı ve eskimez albümün haşarı ve fazla "hafif" çocuğu. Vokalindeki tiz tınıya bir türlü alışamadığım Sprawl II, yepyeni klibiyle bir Cuma akşamı sefası gibi parlasa da... eminim siz daha güzel dans edersiniz.

14 Aralık 2011 Çarşamba

2011'in en iyi albümleri...


2011’de ağıma takılan albümlerden işte benim süzdüklerim... Daha çok hafızaları tazelemek, atladıklarımızı, unuttuklarımızı yeniden hayatımıza dahil etmek için! En nihayetinde herkesin iyisi kendine.

1- Other Lives- Tamer Animals

Doğa ve insan arasındaki kimya… Bir filozofun derin sözleri… Yoğun ve yalın… Samimi ve yeni… Other Lives’in albümü yılın en başkası, en özeliydi.



2- The Antlers- Burst Apart

Amerika’dan çıkma bir grup bu kadar Avrupalı, derin ve dertli nasıl parlayabilir bilmiyorum. İstanbul konserleri yılın en iyi konseriydi. Burst Apart, her şarkısıyla ve melodisiyle sanki bir ömre yeterdi.


3- Pj Harvey- Let England Shake

Yaş almanın, dönüşmenin, kendi kabuğundan yeni bir “ben” doğurmanın en zarif hali. Nefes kesici White Chalk’tan sonra Let England Shake’le resim tamamlanıyor. Anksiyete gitti, yerine olgun bir bilge geldi.


4- Wild Beasts- Smother



5- Stateless- Matilda



6- Zomby- Dedication



7- James Blake- James Blake



8- Jamie Woon- Mirrorwriting



9- Radiohead- The King of Limbs



10- Glasvegas- Euphoric /// Heartbreak



11- Austra- Feel it Break



12- Bon Iver- Bon Iver



13- Bodi Bill- What



14- IamX- Volatile Times



15- Washed Out- Within and Without



16- King Creosote & Jon Hopkins- Diamond Mine



17- My Brightest Diamond- All Things Will Unwind



18- REM- Collapse Into Now



19- Metronomy- The English Riviera



20-Kate Bush- 50 Words of Snow



21- Nicolas Jaar- Space is only Noise

22-Moby- Destroyed

23-Peter Gabriel- New Blood

24-Feist- Metals

25-Björk- Biophilia

26-Danger Mouse &Danielle Luppi- Rome

27-Zola Jesus- Conatus

28-GusGus- Arabian Horse

29-Ane Brun- It All Starts With One

30-Tom Waits- Bad As Me

31-Apparat- Devil’s Walk

32-Ladytron- Gravity The Seducer

33-Suuns- Zeroes QC

34-Lykee Li- Wounded Rhymes

35-Kasabian- Velociraptor

36-Patrick Wolf- Lupercalia

37-M83- Hurry up, We’re Dreaming

38-The Field- Looping State of mind

39-Destroyer- Kaputt

40-Anna Calvi- Anna Calvi

7 Aralık 2011 Çarşamba

İster şurup, ister şarap niyetine!





















21 Şubat 2012'de yayınlanacak yepyeni Tindersticks albümü “The Something Rain”in ilk ayak sesleri duyuldu: Albümün medarı iftiharı “Medicine” görücüye çıktı. Ve ben bugün ilk kez "Medicine"ı dinlerken şunu düşündüm. Uzun zamandır bu kadar taze ve farklı tınlayan bir Tindersticks şarkısı dinlememiştim. Uzun zamandır hiçbir Tindersticks şarkısını böyle sevmemiştim. 2010 tarihli önceki albüm "Falling Down a Mountain"ın yarattığı hayal kırıklığı, yerini derin ve sakin, bambaşka sulara bırakacak gibi görünüyor. İşte terkedilmiş kadehler, toz tutmuş çocukluk oyuncakları, kullanılmış kibritler ve ertelenmiş dizeler kadar esrik "Medicine"... Anlaşılıyor ki yıllar sonra yeniden, yeni bir Tindersticks albümü için heyecanlanmaya değer.

29 Temmuz 2011 Cuma

Karanlık prens!





















Zamanımızın en karanlık ozanlarından Chris Corner, IAMX ismiyle yayınladığı 4. albümü "Volatile Times"la her zerresiyle dramatik, şiirsel ve teatral etkili bir müzik nasıl yaratılır, bir kez daha kanıtladı. Ve "Ghosts of Utopia"nın ardından bu albümden çıkan ikinci single "Bernadette" için çekilen yepyeni video ile kesif karanlığını bir pelerin gibi bir kez daha omzumuza iliştirdi. Şüphesiz "Bernadette", zor rastlanır güzellikte, etkileyici bir şarkı; şimdi de görülüyor ki klibi de kendisine yakışır biçimde kotarılmış: Flu, zamansız ve şairane!


28 Temmuz 2011 Perşembe

Sarsıcı anlar, kırılgan hayvanlar...














Wild Beasts'in 3. albümü "Smother" şüphesiz yılın ilk yarısının en iyi 5 albümünden biri... Her albümde giderek daha sakin, derin ve kendinden emin sulara açılan Wild Beasts, "Smother"la daha sarsıcı sözlerle, daha karanlık, çarpıcı melodilerle ulaştı ve eleştirmenler dahil tüm bir müzik alemini derinden etkileyerek adını büyük gruplar arasına yazdırdı. Henüz albüm çıkmadan piyasaya sürülen ve tüm bu olgun ruh halini işaret eden "Albatross", yeni Wild Beasts cephesinden gelen ilk klipti. Şimdi ise albümün eşsiz güzelliklerinden "Bed of Nails" için çekilen ikinci klip arz-ı endam ediyor... Umarım bir gün onları yeniden İstanbul'da kanlı canlı izleme şansı yakalarız.

26 Temmuz 2011 Salı

Yeni bir Björk- Michel Gondry ortaklığı...















Björk'in yeni projesi "Biophilia" için Eylül ayına kadar gün sayaduralım, albümün ilk video'su "Crystalline" bugün itibariyle dijital ortamlara sirayet etti. Şimdiye dek "Human Behavior", "Hyperballad", "Bachelorette", "Isobel", "Joga" ve "Declare Independence" şarkılarının klibinde birlikte çalışan Björk- Michel Gondry ikilisinin imzasını taşıyan "Crystalline", tam da şu saatler itibariyle ilk kez görücüye çıktı. Kliple ilgili benim ilk hissim bir önceki Gondry'li Björk kliplerine göre daha soğuk, daha kavramsal ve kapalı olduğu yönünde. Yeni çıkacak bir albümün lansman video'su olma niteliğini taşıyor mu, bu tartışmalı görünüyor. Çünkü yeni klipte daha çok ikinci ya da üçüncü sırada gelebilecek, post prodüksiyon hilelerinden ve masa üstü uygulamalardan ibaret bir "ara" video tadı var. Klip boyunca Björk'ü neredeyse hiç görememiz ve sanatçının son derece çarpıcı yeni imajına ilişkin hiçbir fikir sahibi olamamamız da bu hissiyatı güçlendiriyor. Ama şarkı son derece tatmin edici ve yeni gelen albüme ilişkin merak dozunu artırıcı güçte. İzleyelim, görelim.

24 Mayıs 2011 Salı

Düşenin dostu olmaz!













Gorillaz / The Fall

Berlin ayağını benim de izleme şansını yakaladığım çok ihtişamlı “Plastic Beach” turnesi sırasında yollarda, otel odalarında kaydedilen bu “ara” Gorillaz albümü, yılın ilk büyük sürprizlerinden biri oldu.

Son derece sakin, minimal ve iddiasız bir tona sahip “The Fall”, diğer Gorillaz yapımlarına göre çok daha karanlık, kişisel ve ağır sularda ilerliyor. Yollarda, otel odalarında kaydedilmiş olması, onu büyük orkestrasyonlara sahip büyük bir albüm olmaktan çıkarıp, kişisel klavye becerileriyle bezeli küçük ve mütevazi bir yapıma dönüştürüyor. Elbette bu hem şarkıların hazmını zorlaştırıyor, hem de bildik Gorillaz eğlencesini, daha içe dönük, karanlık ve tekinsiz köşelere doğru sürüklüyor.

Son sözde The Fall, tıpkı adı gibi, hızlı ve haz dolu kimyasal bir gecenin, büyük ve sert düşüşlerinden birini anımsatıyor. Damon Albarn’ın yorgun ve kısık sesinden muhteşem güzellikteki “Revolving Doors” ve Bobby Womack’ın vokaliyle “Bobby in Phoenix”e özellikle dikkat. Çünkü bu düşüş, ancak bu şarkılarla atlatılabilir.

7 Nisan 2011 Perşembe

Albatross kanatlandı!














Albatros kuşunun farkı ne kanadında, ne boyunda, ne uçuşunda saklı. Albatrosta hiçbir kuşta olmayan tek şey var: Tıpkı insanlardaki gibi iki gözünün de yüzünün önünde bulunması! Albatrosların gözleri diğer kuşlardaki gibi kafalarının sağ ve sol taraflarında değil tam yüz kısmında ve öne bakar halde. Charles Baudelaire'in Les fleurs du mal'ında yer alan müthiş Albatros şiiri de bu deniz kuşlarının büyüsünü ve korkusunu paylaşır bizimle. Belki de denizlere ve bir mai-siyah büyüye tutksak oluşlarını...

Wild Beasts'in 9 Mayıs'ta çıkacak "Smother" albümünün müjdecisi "Albatross", geçtiğimiz aylarda dijital ortamlara nüfuz etmişti. Şimdiyse bir Baudelaire şiiri kadar yumuşak bu büyülü şarkı kendine yakışır bir video ile semalarımıza yeniden giriyor. Belki de Kötülük Çiçekleri'nin ve bilge deniz kuşunun sırrı, bu videoda saklıdır.


29 Mart 2011 Salı

Olgunluğun zarafeti!














Let England Shake- PJ Harvey

Muhteşem “White Chalk”tan dört yıl sonra gelen yeni PJ Harvey albümü “Let England Shake”’in taa Riga’lardan getirilip bana armağan edilmiş plağını dinlerken bir kez daha düşünüyorum: PJ Harvey gibi yaş almak istiyorum. Sahip olunan yetenekle her geçen yıl O’nun gibi mucizevi noktalara sıçrayarak değilse de böyle kendinden süzülmeyi, akmayı bilerek, derinleşirken aynı anda sadeleşerek, tepki koymaktan, karşı çıkmaktan korkmayarak… Bir yaşam bilgeliğini tüm dertleriyle sırtlanarak ve bu dertlere sahip olmaktan gurur duyarak! Tüm bu söylediklerimi fazlasıyla içinde barındıran “Let England Shake” hemen gösteriyor ki PJ Harvey’i dört yıl beklediğimize fazlasıyla değmiş.

Bu albümde Pj Harvey, hem müzikal hem düşünsel olgunluğunun eseri tam 12 muhteşem şarkı sunuyor bize. Dünyayı yönetenlere, politikacılara, ordulara ve militarizme duyduğu kızgınlıkları, son derece sakin, kendinden emin bir tonda dile getiriyor ve hem kendi müzikal tarihinin hem de yılın en iyi işlerinden birine imza atıyor. Bir önceki albümü White Chalk’la belirginleşen sessiz ve bilgece öfkesine ve derinliğine, bir o kadar sakin ve içten bir halka ekliyor. Hiç bağırmadan, kendini kaybedip öfkesini sertçe suratımıza çarpmadan kirlenen içini temizliyor. Bilgelik pelerininin altından sarkastik bir ifadeyle gülümserken zarafetiyle büyülüyor. Bir İngiliz olmanın dertlerini ve İngiltere’nin kirli yüzünü önümüze sermekten hiçbir çekince duymuyor.

Dorset’te deniz kenarındaki bir kayalığın üzerinde yer alan, 19. yüzyıldan kalma bir kilisede kaydedilen bu nefis albümün yapımcılığını John Parish, Avustralyalı müzisyen/prodüktör Mick Harvey ve İngiliz prodüktör Mark Ellis üstlenmiş. Pj Harvey’in yeni enstrümanı Autoharp, yeni albümün ruhu, tınısı, en büyük rengi olmuş.

Özellikle şaşırtıcı derecede zarif “The Glorious Land”, bir Nick Cave şarkısı tadındaki “The Words That Maketh Murder”, fikrimce albümün en iyisi “On Battleship Hill” ve unutulmaz güzellikteki “In The Dark Places”i itinayla ve keyifle dinleyin.

4 Mart 2011 Cuma

Kalbi kırık Überlin...













R.E.M’in yepyeni albümü “Collapse Into Now” yayınlandı. İlk klip ise şüphesiz albümün en iyilerinden Überlin’e geldi. Überlin’in klibinde “Kick- Ass” ve “Nowhere Boy”dan da hatırlayacağımız Aaron Johnson oynuyor. Klibiyle Radiohead’in “Lotus Flower” klibinin kaldığı yerden devam ediyormuş hissi veren Überlin, şüphesiz yepyeni R.E.M albümü için eşsiz bir referans olacak netlikte ve yoğunlukta. Bir anlamda grubun efsanevi "Automatic For The People" dönemine bir dönüş sayılabilecek Überlin, yumuşak, kırılgan, akılda kalıcı ve etkili. Ama kesinlikle yalnız değil, albümde an az onun kadar etkileyici başka şarkılar da var. Kırık kalplerin, terk edilen şehirlerin ve evlerin şarkısı “Oh My Heart”, buruk gülümsemesiyle “Every Day is Yours to Win”, James Dean’le yaşadığı büyük aşk ve biseksüelliğiyle de kült bir figür olan Marlon Brando’ya yazılan “Me, Marlon Brando and I” ve Patti Smith’in nefis bir vokalle eşlik ettiği unutulmaz güzellikteki “Blue”, bu çok etkili şarkılar arasında yer alıyor. R.E.M, 3 yıllık bir bekleyişin ardından çıkardığı “Collapse Into Now” ile, bir önceki albüm “Accelerate”ten çok daha yoğun ve güçlü şarkılar armağan ediyor.


REM - Überlin [Clip officiel]




18 Şubat 2011 Cuma

Radiohead'den ilk video geldi...





















Radiohead'in yeni albümü "The King of Limbs" dijitial ortamlarda bugün satışa çıktı.
Olay yaratan "In Rainbows"tan beri büyük bir merakla beklenen bu yeni albümün ilk video'su "Lotus Flower"a geldi. Ve video tam da şu sıralarda, hatta birkaç dakika önce youtube'a yüklendi. Garth Jennings'in çektiği bu çok etkileyici video'nun kimi noktalarında Thom Yorke, ilkel bir ayinin ateş başında danseden ilkel dansçısı gibi büyük bir vecd halinde ve son derece esrik görünüyor. Bu klibin ilk tanıklarından biri olmak için:

15 Şubat 2011 Salı

Moby is a hobby...





















Moby'nin 2011 tarihli yepyeni albümü "Destroyed"un çıkmasına sayılı günler kala albümden "Be The One" isimli ilk EP geldi... Ve bu EP ile aynı anda, EP'deki şarkılar için çekilmiş ilk official video'lar da ardı ardına dijital ortamlara şu an itibariyle düşmeye başladı. Aşağıda bu EP'den iki taptaze video'yu ilk izleyenlerden biri olabilir ve hatta dilerseniz http://www.moby.com adresinden EP'nin tamamını özgürce indirebilirsiniz.