26 Nisan 2012 Perşembe

Dünyanın bütün kuğularına...

"Diamond Mind" isimli 2011 tarihli albümlerini çok beğendiğim King Creosote & Jon Hopkins'ten yepyeni bir şarkı gelmiş... Üstelik tek kelimeyle kusursuz, derinden ve samimi bir şarkı. Uzun zamandır eklediğim ilk eser olmaya değer.

10 Nisan 2012 Salı

Obsession!



Simian Mobile Disco- Seraphim

Bazı video'lar şarkılarının da önüne geçer. Şarkıyı sadece dinlenir bir şey olmaktan çıkarıp görünür bir şey haline getirir. İşte tam da bu video'nun başardığı gibi... İngiliz elektro-dans ikilisi Simian Mobile Disco'nun bugünlerde çıkması beklenen dördüncü albümü "Unpattern"de yer alan "Seraphim"e çekilen bu video çok kısa sürede çok şey anlatıyor: Obsesyonlar, nevrozlar, takıntılar, korkular, büyük yalnızlıklar, hezeyanlar, can yakan oyunlar ve fazlası... Duymaktan çok yüzleşmek için!

9 Nisan 2012 Pazartesi

Geleceğe Dönüş...



Feist- Bittersweet Melodies

Feist'in pek şahane "Metals" albümünde yer alan pek şahane "Bittersweet Melodies" için Irina Werning'in "Back to the Future" fotolarıyla her karesiyle ilgiye değer yepyeni bir video... Uzun süre internette dolaşan bu nefis Werning konsepti Feist şarkısına çok yakışmış.

5 Nisan 2012 Perşembe

Here is the News...



Orbital- Wonky

Orbital, 8 yıllık uzun bir aradan sonra "Wonky" isimli ilk stüdyo albümünü geçtiğimiz günlerde yayınladı. Ve 9 şarkılık Wonky'i bir kez döndürdükten sonraki ilk izlenimim "Hiç de fena değil, Orbital yaşlanmamış" oldu. Fakat albüme ismini veren bu tahammül ötesi şarkı ve daha çok bir uyuşturucu tribi sonrası yaşanan bir "kedi" kabusu biçiminde tezahür eden bu yepyeni video bütünüyle albümün yarattığı etkiyi tersine çevirdi. Eminim arada "Wonky"e kulak vermek istediğimde Zola Jesus'lu nefis güzellikteki "New France" ve "Straight Sun" ilk tercihlerim olacak.




Gossip - Perfect World

Yeni albüm çıkarma mevsimi tüm hızıyla sürerken Gossip de bu bahar çılgınlığı müzikaline en hararetli noktadan giriş yapıyor. Yeni albümün çıkmasına sayılı günler kala ilk şansını yukarıda video'sunu paylaştığım "Perfect World"le deniyor. Gossip'le ilgili genel hissiyatım şu: İlk zamanların radikal, tuhaf ve tehditkar Gossip'ini bütünüyle yitirdik. Daha orta yolcu ve ticari "pop" bir çizgi yakalama hırsı ve hevesi her şeyin önüne geçti. Evet Gossip farkında: Beden XXL da olsa kalabalıkların tam ortasında onlara her zaman bir yer vardır.




David Lynch - Crazy Clown Time

Body SM seks oyunları, sinir krizleri, obsesyonlar, histeriler, kendini ateş vermeler ve fazlası... David Lynch en az sineması kadar tuhaf bir video ile karşımızda. Filmlerine hayran olmama rağmen yaptığı müziğe fazla mesafeli yaklaştığım Lynch, bu video ile son zamanların tartışmasız en şaşırtıcı ve hazmı zor işlerinden birine imza atıyor. Eğer tahammül edebilirseniz sonuna kadar izlemenizi tavsiye ederim.



Rufus Wainwright- Out Of The Game

Rufus Wainwright'ın Mark Ronson prodüktörlüğünde hazırlıklarını tamamladığı "Out of The Game" albümünün de eli kulağında. Albüme ismini veren şarkıya gelen Helena Bonham Carter'lı bu nefis video da sıcağı sıcağına aramızda. Bu şarkının Wainwright diskografisinde pek de etkili bir yer kaplayacağını sanmıyorum ama bu müthiş oynanmış video için aynı şeyi söylemem imkansız. Carter için en doğrusu belki de budur: Her karanlık ve depresif Tim Burton filmden sonra terapi niyetine bir Wainwright video'sunda oynamak! Üstelik bu çalışmada Wainwright'i pek sevdiği kadın kıyafetleri içinde izlemek de mümkün.

30 Mart 2012 Cuma

OK GO!



OK Go- Skyscrapers

Chicago’lu OK Go, yıllardır müziğinden çok video'larıyla dikkat çekiyor ve her yeni video'su dijital teknolojiye getirdiği yenilik veya "Zihni Sinir" yaratıcılığıyla hayli kendinden söz ettiriyor. Bu özelliği, yaşadığımız bu fazlasıyla görsel çağda doğru bir tercih gibi dursa da müzikal açıdan bence grubun prestijini beklenenin aksine aşağılara çekiyor. Bu şaşırtıcı görsel malzemeler, dikkati fazla dağıtıyor ve grubun müziğinin tartışılmasını imkansız hale getiriyor. Ancak bugün gün yüzüne çıkan bu yepyeni video, bu kez doğru bir "ton" tutturmuşa benziyor. Hem görsel açıdan uyarıcı, hem de şarkıyı ezmeyecek kadar sakin ve kendinden emin... Kısaca, doğada ne kadar ton varsa o kadar ton! Baharın renklerinden kendinize bir "taç" yapmak isterseniz önden buyrun.

29 Mart 2012 Perşembe

Russian Blue!



Regina Spektor, yepyeni albümü "What We Saw From the Cheap Seats"in çıkmasına sayılı günler kala daha ilk dinleyişte çok etkilendiğim "All The Rowboats"'a ait bu video'yu gün ışığına çıkardı. Spektor, sıkıntıyla yaşadığımız şu zamanların en taze, en ilgiye değer "genç" kadın ozanlarından biri benim için. Tori Amos, Björk ya da PJ Harvey'den boşalmış bir taht varsa, o tahtın yeni ve gerçek sahibi!

Yahudi bir aileden gelen Spektor, doğmuş olduğu Rus topraklarından 9 yaşındayken 1989'da göçe izin verildiğinde ayrılabilmiş. Göç nedenleri yahudilerin Sovyetler'de gördüğü şiddetli etnik ve politik ayrımcılıkmış. Hayatın zalim yüzüne bir Rus kolejinde müzik profesörü olan annesi ve kemancı babası sayesinde tutunan Spektor, çok kültürlü bir yaşamın içinde nefes almış. Bugün onun müziğinde klasikten punk'a farklı türlerin, seslerin ve gölgelerin hayaleti dolaşıyorsa, bunun nedeni şüphesiz piyanosunun tuşlarında kendini ele veren o uzun göç yollarının anısıdır.

Ona kulak vermek eminim size de iyi gelecek.

21 Mart 2012 Çarşamba

Kanımız dona dona Madonna...



Madonna'nın narkotik çağrışımlı MDNA adlı yeni albümünden çıkacak meyvelerin ağızda çürük bir tat bırakacağı sanal alemlere düşen şarkı teaser'larından ve Super Bowl için fıştırtılan "Give Me All Your Luvin'" faciasından belliydi. Bütün bu "yaşlanmadım, dipçik gibi ayaktayım" numaralarını biz Ajda'dan biliyorduk ama bu kadarını Madonna'dan beklemiyorduk. Nasıl Ajda kendini Serdar Ortaç ve Sinan Akçıl'ın daha beş'şikten apaçi, sıradan ve çiğ müziğine teslim edip kendini rezil rüsva ettiyse Madonna da kendini apaçi diskosunun medar-ı iftiharı Benny Benassi'nin ve kendine bile faydası olmayan Martin Solveig'in kaba saba ellerine bırakıverdi işte. Sonuç tam anlamıyla ortada! 30 yıl boyunca Madonna'nın nefes kesen macerasına tanıklık etmiş ve MDNA'daki tüm şarkıları dinlemiş biri olarak bu kez onun "Hard Candy"den bile bayat bir adım atmış olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Kısaca yeni bir "Ray of Light" ya da "Confession on a Dance Floor" beklentileri suya düşmüş görünüyor. Ne yazik ki kimi parçalara el atmayı başarmış William Orbit bile MDNA'yı kötü kaderinden kurtaramamış. Albümün bir Orbit duruşu taşıdığını söylemek iyimserlik olur.

Ve işte yukarıda bugün görücüye çıkan "Girl Gone Wild" video'su duruyor. Evet Mert Alaş'ın Türk kontenjanından -taşkın bir milliyetçi halet-i ruhiye ile- Madonna'ya klip çekmesine sevinebiliriz, bu işin iyi yanı. Oysa daha gerçek olan diğer yanı ise ortadaki klip ne yazik ki 90'ların estetik ve cesaret anlayışını bile aşamıyor. Kötü bir tekrar olmaktan, bayat bir tat vermekten öte hiçbir şey ifade etmiyor. Herkese öncülük ederken herkesin taklidine dönüşmenin tragedyasına tanık oluyoruz yine. Lady Gaga denen grotesk acuzenin elinde whiskey kadehi, Madonna'yı ekrandan izleyip tiz kahkahalar attığını hayal edebiliriz. Cadılar bayramına hoş geldiniz!

16 Mart 2012 Cuma

İkinci hayat!



Orbital- New France (Feat. Zola Jesus)

2009'da 20 yıllık kariyerinin leziz bir özetini sunan "20" isimli double albümünü çıkardıktan sonra büyük bir sessizliğe gömülen Orbital, 2 Nisan'da yayınlanacak “Wonky” isimli yeni albümüyle bu sessizliği nefes kesici bir biçimde bozmaya hazırlanıyor. İkili "Straight Sun" videosunun ardından görücüye çıkardığı "New France"a ait bu yepyeni video ile ön hazırlıkları da bütünüyle tamamlamış görünüyor. Üstelik bu şarkıda Orbital'a son yılların en güçlü ve şahsına münhasır isimlerinden, yeni post- punk diva'sı Zola Jesus eşlik ediyor. "Where the Wild Things Are" ve "Toy Story" göndermeli bu yeni video, metaforlarının anlamından çok seyredeni şu hisse gark ediyor: Şarkı o kadar güzel ki bütün bu saçmalığa ne gerek var!

14 Mart 2012 Çarşamba

Gölgeler ve gölgesizler...



The Shoes- Time to Dance

Aman aman! İşte yılın belki de en şaşırtıcı video'larından biri karşımızda. Fransız elektronik müzik duo'su The Shoes, şaşırtıcı derecede iyi kotarılmış ve iyi oynanmış Daniel Wolfe imzalı videoları "Time to Dance"le dijital ortamlarda bir fırtına gibi esmeye başladı bile. Fransızların yeni Daft Punk'ı olma yolunda emin adımlarla ilerleyen The Shoes, Jake Gyllenhaal'ın gözü dönmüş bir seri katili canlandırdığı bu şiddet, dans ve uyuşturucu dolu video ile uzun süre kendinden söz ettireceğe benziyor.




Tindersticks- A Night So Still

Tindersticks'in bu yılın başında çıkardığı "The Something Rain" isimli yeni albüm, benim için yılın en büyük ve en etkileyici eserlerinden biri oldu. Eskimek yerine olgunlaşan, ustalık sergilemek yerine sadeleşen, varmak yerine arayışlarını sürdüren grup, bu albümle son 10 yılın en iyi Tindersticks eserlerinden birine imza attı. Ve şimdi albümün ikinci videosu "A Night So Still", "Medicine"ın ardından gölgelerin arasından sıyrıldı. Tindersticks'in karanlık, gölgeli ve esrik kayıt stüdyosunu resmeden bu video "Eğer şarkılar böyle bir atmosferde kaydediliyorsa bu karanlık ve melankoli kaçınılmaz" dedirtecek güçte açıklayıcı ve hayallerimizin karşılığı. Tadını çıkarınız.




Sharon Van Etten- Leonard

Brooklyn'li Sharon Van Etten, son albümü "Tramp"i The National, The Walkmen, Wye Oak ve Beirut üyeleriyle kaydetti ve yılın ilk çeyreğinin en güzel işlerinden birine imza atmış oldu. Bu albümden çıkan ikinci video "Leonard"ı dinlerken melankoli, romantizm ve yalnızlık kokan bu büyülü sesin tüm kıvrımlarına dalıp çıkabilir, iyi müziğin gerçekte ne olduğuna ilişkin yeni bir fikre daha kapılabilirsiniz.

29 Şubat 2012 Çarşamba

Here is the News...



School of Seven Bells - Lafaye

Dream pop ve shoe-gaze sularında dolaşan School of Seven Bells, ismini Güney Amerika'daki efsanevi bir yankesicilik okulundan almış. Brooklyn'den çıkma grubun buraya eklediğim "Eyes Wide Shout" göndermeli yeni video'ları bu yıl çıkan ikinci albümleri "Ghostory"de yer alan Lafaye'ye ait. School of Seven Bells, son zamanların dikkat çekici pek az işinden birkaçına imza atıyor, ilgiye değer!





Gorillaz feat. Andre 3000 and James Murphy- DoYaThing

2010 tarihli "Plastic Beach" albümü ve Berlin ayağını benim de izleme şansını yakaladığım göz alıcı Plastic Beach turnesi, kanımca Gorillaz'ın en olgun ve gösterişli adımlarından biriydi. Ancak yeni gelen single "DoYaThing" Plastic Beach'in açtığı yolun vardığı nokta olmaktan uzak gibi görünüyor. Elbette bu yepyeni video, Gorillaz'ın şahane karakterlerine yeni bir derinlik kattığı için izlenmeye değer ama James Murphy ortaklığına rağmen kötü bir tekrar olmaktan öte hiçbir şey ifade etmeyen bu şarkıyı bir kez daha dinleyeceğimi sanmıyorum.





Bon Iver - Towers

Hakkını teslim edelim "Holocene" ile de gördük ki Bon Iver şarkıları nefes kesen doğa görüntüleri eşliğinde çok daha iyi gidiyor. Bu kez karşımıza çıkan Bon Iver videosunda ise büyüleyici güzellikteki bir doğa gerçeküstü bir hikayeye ev sahipliği yapıyor. Denizin ortasında yükselen ağaçtan yapılma dev kuleler, büyük bir yalnızlığın, bilgeliğin, yaş almanın ve ölümün sularında bize kısa sürede çok uzun bir hikaye anlatmayı başarıyor. Ernest Hemingway'in "The Old Man and The Sea" isimli eserine göndermeler de yapan video, haftanın en iyilerinden.





Arctic Monkeys - R U Mine?

İstenen etkiyi bir türlü yaratamayan ve 2011'in sıradan albümleri arasında çabuk unutulan "Suck it and See"de yer almayan "R U Mine" isimli bu yepyeni Arctic Monkeys şarkısı bakalım maymunlarla olan ilişkimizi tazelemeye yetecek mi? Şarkı hakkındaki son kararım: Sevdim.

22 Şubat 2012 Çarşamba

Tüm ihtiyacımız sonsuz bir yaz...



Kışın tüm ağırlığıyla üzerimize çöktüğü bu günlerde ihtiyacımız olan tek şey hiç bitmeyecek bir yaz... Vantilatörlerin döndüğü, şehrin soluk ışıklarında terli bedenlerin parladığı, vadiye dek sokulan küçük koyun üzerinde yaz güneşinin battığı, uçucu yaz yağmurlarının ıslattığı, sıcak ve esrik gecenin diyonisyak bir müzikle buluştuğu zamanlar... İşte solist Tessa Murray'in küçük bir gölün su yüzeyi kadar dingin sesinde parlayan yeni Still Corners şarkısı "Endless Summer", tam da böyle anların özlendiği bu zamanlar için. Özellikle kulüp sahnesinde başlayan sert gitarların yarattığı volkanik patlamaya dikkat!

21 Şubat 2012 Salı

Diskonun dumanları...

















Chromatics'le ilk karşılaşmam ve tanışmam 2010 yılının Aralık ayında gerçekleşti. İKSV Salon'da sadece bir avuç seyirciye sadece 5 şarkıdan oluşan çok etkileyici bir konser vermişti Chromatics. İlk tanışmamız işte böyle canlı canlı, bir konser sırasında gerçekleşti. Tam da bu şekilde ilk kez konserleri sırasında tanıştığım ve sevdiğim gruplarla aramda duygusal bir ilişki, tuhaf bir bağ oluşur. Chromatics'le de aramda daha ilk konserde, ilk tanışmada böyle güçlü bir bağ, sadık bir ilişki oluştu. Bu Amerikalı electro-pop grubunun sadeliğine, karanlık ritimlerine, tuhaf derinliğine ve melankolisine daha ilk karşılaşmada vuruldum. Ve sonrasında müzikal maceralarının kaçırdığım kısmına ve devamına her ayrıntısıyla tanık olmaya çalıştım. O zamandan bu zamana onlarla Nip Tuck'tan Drive'ın soundtrack'ine kadar kimi sürprizli ve umumi alanlarda da karşılaştık. Ve yine onlar kadar sevdiğim Glass Candy ve Desire'la aynı karanlık disko cemaatine üye olduklarını da öğrendik.

Şimdi ise Chromatics "Kill for Love" isimli dördüncü albümünü çıkarmaya hazırlanıyor ve yeni albümün yeni şarkıları bir bir görücüye çıkıyor. Şimdi burada paylaştığımı "Lady" de o şarkılardan biri işte. Acele etmeden, yavaş yavaş, dingin ve sakin bir anda dinlemek, şarkının ritmiyle hafifçe sürüklenmeye izin vermek gerek.

Pop gibi aziz!



İyi pop denince aklıma ilk gelen isimlerden biridir Saint Etienne... İsmini Fransa'nın bir şehrinden almış olsa da İngiliz hallerini her noktasından hissedebildiğimiz Saint Etienne, 7 yıl sonra yeni bir albüm çıkarıyor ve albümün çıkış şarkısı Tonight, şehrin ışıklarıyla aramıza karıştı bile. Saint Etienne, hala bir tüy kadar hafif ve gençlik parfümleri gibi uçucu...

6 Şubat 2012 Pazartesi

Here is the News...




Orbital- Straight Sun

Önce dağılma, ardından toparlanma ve 2009’da 20 yıllık kariyerlerinin özetini sunan double bir albüm derken Orbital, “Wonky” isimli yeni albümünün müjdesini verdi. 8 yıl aradan sonra çıkan ilk yeni Orbital albümü olma özelliğini taşıyacak "Wonky"den ilk önce Zola Jesus’un sesiyle ruh verdiği “New France” görücüye çıktı ve bunu “Straight Sun” izledi. Nefes kesen doğa görüntülerinden oluşan şık videosu ve elektronik bir senfoni inşa etmenin sırlarını içinde barındıran dahice yapısıyla “Straight Sun”, "New France”la birlikte son günlerde en çok dinlediğim şarkılardan.





Nicolas Jaar- Materials

Nicolas Jaar’ın “Space is Only Noise”u tartışmasız geçtiğimiz yılın en iyi albümlerinden biriydi. Elektronik sesler bütününün en minimalist yansımalarından oluşan bu albümün en büyük başarısı, duygu yoğunluğuyla akustik bir albüm kadar organik tınlamasıydı. Şu sıralarda Jaar, bu çok başarılı albümün üzerinden tam bir yıl bile geçmemişken yeni işlerini tek tek görücüye çıkarıyor. Bu yeni işlerden biri ve en parlağı olan jazz etkileşimli “Materials”, içinde sürprizler barındıran, finalinde vardığı yerle şaşırtan, değişken bir yapıya sahip, incelikli bir eser. Video’su ise Çocukluğun Soğuk Geceleri’ne ve karabasanlarına dokunan etkileyici bir kısa film. Belki de şimdiden bu yılın en iyilerinden.






WhoMadeWho- Inside World


WhoMadeWho, Danimarka’nın Kopenhag şehrinden aramıza katılıp electro-pop, electro-clash ve indie sularında dolaşan bir topluluk. En son 2011’in Nisan ayında “Knee Deep” isimli albümlerini çıkardılar ve şimdi ise bu yapımın üzerinden bir yıl bile geçmeden “Brighter” isimli yeni albümlerini çıkarmaya hazırlanıyorlar. Şu an burada sizinle paylaştığım işleri ise yeni çıkacak albümlerinin açılış şarkısı “Inside World” için çekilen video. Pedofiliden genç beden tutkusuna, seks dahil satın almadığı hiçbir şeyden zevk almayan iki yüzlü, yaşlı ve kapitalist Batı dünyasına sert bir selam gönderen bu yeni video, baştan sona her dakikasıyla izlenmeye değer.





Die Antwoord- I Fink U Freeky

Müziklerinden zerre kadar hoşlanmasam da gözlerimi üzerlerinden hiç ayırmadığım Güney Afrika’nın Cape Town şehrinden çıkma Die Antwoord, yeni albümlerinin ilk video’suyla bir kez daha beni benden aldı. Son derece provokatif, “yok” sayıcı, protest ve zalim yerlerde dolaşan grup, görsel açıdan da son yılların en ilgiye değer imajlarından biri olmayı başarıyor.





OK Go- Needing/Getting

Chicago’lu OK Go, yıllardır müziklerinden çok videolarıyla dikkat çeken ve adından söz ettiren bir topluluk. Bu özellikleri, yaşadığımız bu fazlasıyla görsel çağda doğru bir tercih gibi dursa da müzikal açıdan bence grubun prestijini olduğundan çok daha fazla aşağılara çekiyor. Bu şaşırtıcı görsel malzemeler, dikkati fazlasıyla dağıtıyor ve grubun müziğinin tartışılmasını imkansız hale getiriyor. Ancak grup bu tavrından çok da taviz verecek gibi görünmüyor ve son videolarında bir kez daha deliliğin ve yaratıcılığın sınırlarını zorluyor. Her zamanki gibi etkileyici bir seyirlik ama şarkı hakkında aynı şeyi söylemek zor.

20 Ocak 2012 Cuma

Karanlık ve dumanlı...















Büyük, gösterişli, olgun, şaşırtıcı… The Maccabees’in “Given to The Wild”ı benim için yeni yılın ilk büyük ve etkileyici albümü oldu. 2008 tarihli albümleri “Colour it in” ve 2010’da gelen “Wall Of Arms”, İngiltere’nin Brighton şehrinden çıkma bir indie- rock grubu için çok da mucizevi özellikler taşımıyordu. The Maccabees, nefes aldığı coğrafyanın müzikal miraslarını iyi kullanan, enerjisini gençliğinden ve fütursuzluğundan alan, bir sonraki adımını elbette merak ettiren ama henüz kabuğunu yırtmakta yeterince cesur davranamamış bir gruptu benim için sadece. Olağan dışı hiçbir şey yoktu yaptıklarında.

Oysa üçüncü ve yeni albüm “Given to The Wild”, gruptan beklenmedik düzeyde büyük ve cesur bir adım… En küçük ayrıntısıyla bile elmas gibi parlayan, yıllar içinde değeri daha da artacak bir mücevher! Grubun derinleştiği ve vardığı yer. Karanlığın iyice koyulduğu, kafaların dumanlandığı, görüntülerin flulaştığı, varoluşsal kaygıların, gizli aşkların ve hayallerin su yüzüne çıktığı o unutulmaz an… İnsanın vahşi ve dilsiz doğaya, varoluşun gizemli kıvrımlarına temas ettiği yeni bir dünya. Olgunluğun gençlikten çok daha değerli ve ihtişamlı bir şey olduğunu kulağımıza fısıldayan bir orman kadar gizemli ve "yeşil" bakan sevgili.

“Given To The Wild”da yer alan tüm şarkılar, melodiler son derece güçlü, şiirsel ve yoğun. Özellikle “Heave”in de içinde yer aldığı ilk yedi şarkı incelikli bir hikayenin tüm ayrıntılarını son derece güçlü ve iyi kurgulanmış bir biçimde önümüze fırlatıyorlar ve neredeyse nefes aldırmadan su gibi akıp gidiyorlar. Şarkıların alçalıp yükselen ritimleri, durulup hızlanan akışları, karanlık klavyeleri, nefis vokalleri, sürpriz nefeslileri, tutkulu ve muğlak sözleri bu hikayenin dramatik yapısına hatrı sayılır katkılarda bulunuyorlar.

Şüphesiz bu incelikli albüm, her gerçek ve büyük yapım gibi en güçlü ve sarsıcı sözlerini sona saklıyor. Albümün son üç şarkısı unutulmaz bir kapanışa imza atıyor. Bildiğimiz bütün iyi grupları kıskandıracak güçteki "Unkown", yorgun, umutsuz ve zarif “Slowly One” ve Bon Iver’e şık bir selam gönderen “Grew Up Midnight"... Finalinden çok etkilendiğiniz filmlerin, romanların ve son satırıyla sizi allak bullak eden o büyük şiirlerin tadını yeniden anımsayacaksınız bu albümün finalinde.

Given to the Wild’a bir şans verin; emin olun o size fazlasını verecek.





18 Ocak 2012 Çarşamba

Örtüden sıyrılmak...





















Samimi, naif, kırılgan, basit ve çıplak... İşte Perfume Genius'u müziğini ve tavrını özetleyen kelimeler. 2010 tarihli "Learning"den sonra çıkması beklenen ikinci Perfume Genius albümü "Put Your Back N 2 It", 20 Şubat'ta müzik marketlerdeki yerini alıyor ve bugün itibariyle bu albümde yer alan "Hood", unutulmayacak kadar çıplak bir video ile hayatlarımıza sızıyor. Hala Perfume Genius'la tanışmadıysanız "Hood"un video'su son derece dolaysız, direk ve dürüst biçimde size "el" uzatıyor. İnsan başka ne ister ki?