27 Ekim 2010 Çarşamba

Bu hüzün bizi öldürür…








Blonde Redhead, yeni albümleri “Penny Sparkle”da Kazu’nun hipnotize edici güzellikteki sesi ve derin melodilerle dinleyeni yerden yere vuruyor.

Blonde Redhead’i dinlemek kızıl-sarı bir nehrin üzerinde esrik bir uykuya dalıp, giderek şiddeti artan bir akıntıda sürüklenmek gibidir. Kazu’nun hipnotik etkiye sahip tiz sesi, bu sürükleniş sırasında hep kulağınızda yankılanır. Uykuyla uyanıklık arasında gördüğünüz düşler, çevrenizde uçuşan siyah- kadife yusufçuklar, gökteki gri bulutlar bu sesin sırrını açık eder. Nehre uzanan sert dallar teninizi sıyırarak ince çizgiler bırakır. Bedeniniz hızla sert kayalara çarpar. Uykunuza ve düşlerinize bedensel bir acı karışır. Kazu’nun tiz sesiyle yankılanan şarkılar hem sizi yaralar, hem de şifalı sularıyla acınızı dindirir. Nehrin beyaz büyüsü tamamlanır.

Büyülü sese sahip bir Japon: Kazu Makino… Ve siyam ikizleri, İtalyan Amedeo ve Simone… Her albümde giderek derinleşip durulan bu masalsı ve melonkolik üçlü, son albümleri “Penny Sparkle”da çok daha sakin. Gürültü gitarlar iyice yok olup gitmiş. Fever Ray’in prodüktörleriyle Stockholm’de kaydettikleri albümde elektronik vurgular daha yoğun ve paganik bir ruh kazanmış. İlk iki şarkı “Here Sometimes” ve “Not Getting There” , önceki iki albümle sıkı bir bağ kuran pırıltılı şarkılar. Ama albümün asıl hüznü ve derinliği “Will Be The Stars” ile başlıyor. Şiddetle The Cure’un “Faith” dönemini anımsatan “My Plants Are Dead” ve Portishead’le Depeche Mode’un ilk dönemlerini aynı anda hissettiren “Love or Prison” bu hüznü göklere çıkarıyor. Özellikle albümün başyapıtı “Black Guitar” ve ardından gelen muhteşem kapanış şarkısı “Spain”, sizi karanlık iklimlere ve loş odalara hapsedecek kadar güçlü, büyülü bir etki yaratıyor. Albüm kimi noktalarda Massive Attack’ın karanlık helezonlarından bize el uzatıyor.

Derin, sarsıcı, hayali, esrik ve dumanlı… Nehrin suları, sizi tuhaf gölgelerin ve sislerin içine sürüklerken, Kazu’nun hüzünlü sesi, melankolinin sırlarla dolu, bilinmeyen renklerini önünüze serecek… Ve gözyaşlarınızı rüzgârlarda savurmak, size hayal bile edemeyeceğiniz bir haz verecek.

25 Ekim 2010 Pazartesi

Gece gündüz James...

















James- The Morning After

James’de son dönemin üslubuna uyup elindeki şarkıları iki ayrı albümde toplayanlardan. Mp3’lerden bu yana CD’ler pek satmadığına göre 16 şarkıyı da tek bir albümde heba etmenin âlemi yok zaten. 30 yıldır hiç ara vermeden müzik yapan James, Nisan’da 8 şarkılık “The Night Before”u çıkardı ve 6 ay sonra yine 8 şarkılık “The Morning After” geldi. İlki de gayet başarılıydı ama, bu yepyeni albüm açık farkla ilkinden de parlak. Son derece melodik, güçlü şarkılarla dolu ve çok net ki grubun son 10 yıldır yaptığı en etkili çalışma. Her şarkısıyla dikkate değer albümün en unutulmazları “Tell Her I Said So”, “Kaleidoscope” ve “Make for This City”. Grubun 80 ve 90’lardaki performansını özleyenlerin kaçırmaması gereken bir albüm.

20 Ekim 2010 Çarşamba

Başını omzuma yasla…







Ian Curtis kadar dramatik... The Cure kadar derin... The Smiths kadar melodik... Radiohead kadar karanlık... Yeni Interpol albümü, grubun ve son yılların en etkileyici yapımlarından...

İlk albümleri “Turn on the Bright Lights” (2002) ve ardından gelen “Antics” ile büyük heyecan yaratan ve kısa sürede dünyanın en iyi alternatif rock gruplarından biri gösterilen Interpol, dördüncü ve yeni albümüyle farklı derinliklerin arayışında olduğunu fazlasıyla açık ediyor. Ve yeni klavyecisinin de etkisiyle kendini tuşların gerilimine daha çok bırakan, dramatik etkisi daha yüksek, daha “melodik” ve “ağırkanlı”, yeni bir “sound” yaratıyor. Aralarında şık bir akrabalık kurduğum Editors’un son albümünde girdiği tavır değişikliğinin bir benzerine Interpol de bu albümüyle giriyor. Belki de solist Paul Banks’in müthiş güzellikteki solo albümü “Julian Plenti”nin ardından gelmesiyle açıklanabilecek bu değişim, grubun cesur tavrını çok iyi yansıtıyor.

Interpol’ün vardığı yeni noktaları zarifçe sergileyen bu albüm, elbette önceki üç albümle de güçlü bir bağ kurmayı beceriyor. Açılış şarkısı “Success”, çıkış şarkısı “Barricade” ve bir mizansen şahaseri klibiyle nefes kesen “Lights”, önceki döneme saygının kusursuz örnekleri. Daha albümün ilk dakikalarında dinleyeni darmadağın eden, nefis güzellikteki “Memory Serves” ise dünle bugün arasında duruyor. Ve tam anlamıyla “Summer Well”in ilk notalarıyla kendini gösteren yeni müzikal tavrın ilk ipuçlarını veriyor. Ama albüm asıl ikinci yarıdan itibaren can yakıcı bir güzelliğe kavuşuyor. 6. sıradaki “Always Malaise” dramıyla, “Safe Without” ise eşsiz vokali, karanlık klavyeleri ve helezonik gitarlarıyla hipnotize ediyor. Delirtici tekrarlara sahip klavyesiyle “Turn it On” ve barok kusursuzluğunu tekinsizliğe dönüştüren “The Undoing”, sıra dışı bir finale imza atıyor.

Zaman hızla akıp giderken ve her gün hayat ayaklarımızın altından biraz daha çekilirken, her şey gibi değişmeden kalmasını istediğimiz Interpol da değişiyor işte... Keşke değişimin bu kusursuz ihtişamını, Paul Banks’in uğruna ölünür vokali kadar “damardan” yaşayabilseydik.


Interpol - "Lights"



Interpol- "Barricade"

19 Ekim 2010 Salı

Batman and Robyn!











Robyn/ Body Talk, Pt.2

Abba’dan bu yana İsveç, tam bir pop müzik cenneti. Özellikle elektronik müzikte önemli bir yere sahip. Sadece stüdyolarıyla değil, kalburüstü müzisyenleriyle de ünlü! İşte Robyn de 90’lardan beri İsveç’de ve Avrupa’da önemli bir “pop” kahramanı. İngiltere’de 1 numaraya kadar çıkan “With Every Heartbeat” ve Röyksopp’un “The Girl and the Robot”una yaptığı vokalle iyice parlayan Robyn, Haziran’da çıkan “Body Talk Prt.1”ın üzerinden daha 5 ay bile geçmeden ikincisiyle aramızda. Tıpkı ilki gibi elektro-dans sularında dolaşan albümde Robyn, hem sözleri hem ritmiyle dinleyeni hemen yakalayan dans şarkıları söylüyor ve ilki kadar çarpıcı olmasa da ortalamanın üzerinde bir işe imza atıyor. Özellikle “Hang with me” ve “Love Kills”e dikkat!


Robyn - Hang With Me

18 Ekim 2010 Pazartesi

Flamingolar yüksek uçar...










Brandon Flowers- Flamingo

Grubundan özgürleşip solo albümünü yapan rock solistleri arasına Killers’dan Brandon Flowers da katıldı ve ilk çalışması “Flamingo” ile arz-ı endam etti. Her yaptığı işe büyük bir lezzet katan, dahi müzik adamı Stuart Price, Flowers’ın albümündeki üç yapımcıdan biri ve tadı hayli hissediliyor. Hem etkileyici sesi, hem de güçlü aura’sıyla tek başına ya da grubuyla her zaman birinci sınıf bir rock yıldızı olan Brandon Flowers, solo albümünde nefis melodilere sahip, güçlü şarkılar söylüyor. Özellikle “Playing With Fire” ve albümün ikinci ve yepyeni single'ı “Only the Young” unutulmaz incelikte şarkılar. “Jilted Lovers and Broken Hearts” ve albümün hayli zengin "Deluxe" versiyonundaki “Jacksonville” ve “Right Behind You” da her türlü övgüyü hak ediyorlar. Peki fark? Flowers, grubu Killers’tan çok daha melankolik, içe dönük ve pop. Gürültülü gitarlar bütünüyle kaybolmuş ve ara ara elektronik yapıların da hakim olduğu, ozanın kendi tavrının da hissedildiği, iyi hesaplanmış alternatif bir pop albümü gelmiş. Peki bütün bu haller, Pet Shop Boys'la aşırı flörtün şahane tezahürleri olabilir mi? Neden olmasın! Albümün Charlize Theron'lu "Crossfire" klibi de Flowers'ın en büyük sürprizi!


Brandon Flowers - Crossfire


Brandon Flowers - Only the young
Yükleyen beautyinthevideos. -


15 Ekim 2010 Cuma

Pop Shop Boys!










Hurts- Happiness

İngiliz synth-pop ikilisi Hurts, “Wonderful Life” ve “Better Than Love” single’larının yarattığı heyecanla, çıkacak ilk albümlerini aylar öncesinden müjdeledi. Ve işte “Happiness” yayınlandı ve tartışmalar başladı. Gerçekten de Hurts, lanse edildiği gibi müzikte yıllardır beklenen o büyük “çıkış” mıydı, yoksa sadece iyi bir pazarlama stratejisi miydi? İyi parlatılmış bir moda silüeti olmanın ötesindeler miydi, yoksa her şey bir aldatmacadan mı ibaretti?

Nihayet ilk albüm “Happiness” şimdi önümde dururken benim hissim şu: Hayal kırıklığı! Bir kere Hurts, lanse edildiği gibi Pet Shop Boys ve Depeche Mode referanslarını açık edecek kalite ve yoğunlukta bir müzik yapmıyor. Yaptıkları şey orta sınıf pop! Hem de su katılmamış hali. Elbette müzikleri 80’ler etkisini her şarkıda hissettiriyor. Ama “Sunday”i dışında tutarsak “Wonderful Life” ve “Better Than Love” kalitesinde bir şarkı çıkmaması, solistin nefis sesine rağmen “Boy-band” tadındaki çiğ romantizmiyle ara ara Eurovision şarkıları şakıması sinirlerinizi zorluyor.

Müzikal referansları ve geçmişten taşıdığı tuhaf tatlarla Hurts, elbette çizgi üstü bir pop grubu... Ama kesinlikle yepyeni ve büyük bir müzik olayı değil!


Hurts - "Better Than Love"
Yükleyen Mplay. - Video klipler, sanatçı röportajları, konserler ve çok daha fazlası.


Huts Wonderful Life
Yükleyen caterbury. - Video klipler, sanatçı röportajları, konserler ve çok daha fazlası.

14 Ekim 2010 Perşembe

İkinci albüm sendromu…










Klaxons- Surfing The Void

Mercury Prize alan 2007 tarihli ilk albümleriyle ani bir şöhrete kavuşan Klaxons, belli ki ikinci albüm sendromunu pek sert yaşadı. Çünkü yeni albüm “Surfing the Void”, 3 yıllık uzun bir bekleyişin ardından geldi ve gelişi çok da ihtişamlı olmadı. Çünkü albüme ne grubun dinleyicileri ne de eleştirmenler çok iyi bir puan verdi. Belki de beklentinin çok yüksek olması genel bir hayal kırıklığı yarattı ki bu da anlaşılır. Peki gerçekten de bu yeni Klaxons albümü kötü mü? Elbette değil. Sadece daha ikinci albümde grup, piyasanın kurallarına ve heyecanlarına fazla yenilmiş gibi görünüyor. Albümün patırtılı dağınıklığı da zaten bu yenilgi ile açıklanabilir. The Last Shadow Puppets'tan MGMT'ye geniş bir çağrışım zenginliği sunan çıkış şarkısı “Echoes” ve ilerleyen dakikalarda “The Same Space” ile“Twin Flames”, dikkate değer anlar yaratmayı başarıyor.


Klaxons - Echoes
Yükleyen BECAUSE_MUSIC. - Yüksek çözünürlüklü video keyfini yaÅ�ayın!

12 Ekim 2010 Salı

Geçmiş kalbimde yara…















Arcade Fire’ın yeni albümü "The Suburbs", müzikal derinliği ve melankolisiyle çocukluğa ve ilk gençliğe adanmış, hüzün dolu bir başyapıt.

2005’te çıkan ilk albümleri “The Funeral” ile bizi ölümün tekinsiz karanlığında sıra dışı bir karnavalın ortasına bırakan Kanadalı Arcade Fire, 2007’de “Neon Bible”la yaşadığımız dünyanın en acımasız yanlarını en sert biçimde yüzümüze çarpmış ve bizi derinden sarsmayı becermişti. Şimdi ise “The Suburbs” ile bizi çocukluğumuzun soğuk gecelerine, eski dostların hayalet yüzlerine ve banliyölere sıkışıp kalmış “boşluk” hissiyle dolu hayatların içine çekiyor. Bir gün geri dönmek istediğimizde hep bizi beklediğini düşündüğümüz, oysa çoktan çekip gitmiş eski arkadaşlara, sokaklara ve evlere adanmış, hüzün dolu bir mektup gönderiyor.

“The Suburbs” ü değerli kılan şey sadece şarkıların taşıdığı şiirsellikten gelen derinlik değil… Albümde yer alan 16 şarkı, grubun müzikal anlamdaki tüm zenginliğini ve yoğunluğunu cömertçe önümüze seriyor. Açılışta yer alan sarsıcı güzellikteki “The Suburbs” ve “Ready to Start”, albüm boyunca grubun sakin sulardan hırçın dalgalara cesurca sıçrayışına ilişkin önemli ipuçları veriyor. “Rococo”nun zarif öfkesi, “Suburban War”ın kusursuz tadı, “Sprawl (Flatland)” in karanlık hüznü, “Sprawl II” ve “We Used to Wait”in Blondie’den Talking Heads’e uzanan yarı retro, yarı zamane güzellikleri başımızı döndürüyor. Solist Win Butler’in sesi her zamanki gibi bir ozan şairin derdini, tüm trajedisi ve güzelliğiyle içinde taşıyor.

Tüm dünyada daha çıktığı hafta 1numaraya yerleştiği halde her türlü ticari numaradan uzak duran, bu “hayati” ve samimi albüm, her yapıtında bir öncekini aşma becerisini ustalıkla gösteren Arcade Fire’ın bugüne dek ulaştığı en heyecan verici ruh hali… Çünkü hikâyenin varabileceği yerlere ilişkin şimdiden bizi darmadağın ediyor. Önlerinde saygıyla eğiliyoruz!

Go'diva!










Macy Gray- The Sellout

Gerçek bir R&B çikolatası ve çizgi ötesi şarkı yazarı Macy Gray’ın 3 seneyi aşkın bir süreden sonra yayınladığı beşinci albümü “The Sellout" bizde de vitrinlerdeki yerini aldı. Gray’in kendi prodüktörlüğünde gerçekleştirdiği 12 şarkılık bu albümde konuk listesi hayli zengin: Bobby Brown, The Bodyrockers'den Kaz James, yaşayan rock efsanesi Slash, Duff McKagan ve Velvet Revolver’dan Matt Sorum... Şarkılara gelince: Macy Gray’in klasik çizgisinin dışında yer alan ve 70’lerin parlak disko günlerine selam gönderen “Lately”, Velvet Revolver destekli “Kissed it”, karanlık ve güzel “Help Me” albümün en iyileri. Albümün ikinci yarısı ne yazık ki ilk yarının heyecanını taşımıyor.

Albümden gelen iki klipten biri: Beauty in the World...


Macy Gray - Beauty In The World
Yükleyen umusic. - Yüksek çözünürlüklü video keyfini yaÅ�ayın!

11 Ekim 2010 Pazartesi

Dünyaya dönüş yolları…







RPA & The United Nations of Sound- United Nations of Sound / EMI

90’ların efsanevi grubu The Verve’ün beyni ve yaşayan en önemli “rock” vokallerden Richard Ashcroft, yeni projesiyle yeryüzüne sert bir dönüş yapıyor.

Oasis gibi 90’ların başından sonuna dek altın zamanlarını yaşayan The Verve’ün solisti ve beyni Richard Ashcroft, yeni projesi “The United Nations of Sound”la müzik dünyasına hiç beklenmedik üslupta bir dönüş yapıyor. Bu kez belki de halen yaşadığı büyük aşkın etkisiyle, melankolik ve karanlık bir rock mesihi olmaktan uzaklaşıp artık daha iyimser, güler yüzlü şarkılar söylüyor. Ve nihilizmini terk edip mutluluğa koşan hemen her Avrupalı gibi, soluğu Amerika’da almanın etkisini fazlasıyla açık ediyor. Çoğu Amerika’da kaydedilen albümün yapımcısı, Chicago’nun hip-hop öncüsü No I.D! Albümdeki nefis yaylıların sorumlusu Michael Jackson’la da çalışan Benjamin Wright… Projelendirme aşamasında Stevie Wonder’la da çalışmış Grammy’li Reggie Dozer var. Üstelik The United Nation of Sound denen grubun tamamı da Amerikalı! İntihara meyilli, soğuk İngiliz Ashcroft gitmiş, yerine hip-hop’çu arkadaşlarıyla yeniden doğuşunu müjdeleyen, hayat dolu bir Amerikalı zıpır gelmiş.

Albümün açılışını “O’nun dünyaya geri dönüşüne hazır mısın? Umarım dua edersin” sözleriyle başlayan, albümün parlak çıkış şarkısı “Are You Ready?” yapıyor. Ardından gelen albümün ikinci hit şarkısı “Born Again”, Amerikan “gospel”lerine gösterişli bir selam gönderiyor. Ve üçüncü sırada albümün en güçlü şarkısı geliyor. Nefis ritimleri, vokalleri ve yaylılarıyla “America”, beklenen etkiyi fazlasıyla yaratmayı başarıyor. Yoğun biçimde hip-hop ve “soul” etkileri taşıyan albüm, bu nefis şarkıdan sonra farklı türler ve klasik rock’n roll arasında fütursuzca dolaşıyor ve ne yazık ki açılıştaki etkisini büyük ölçüde yitiriyor. Yine de albümün sondan bir önceki şarkısı, Ashcroft’un Bono’ya pek benzeyen vokaliyle parlayan “Life Can Be So Beautiful” ve dramatik yaylılarıyla fazlasıyla sinematografik “Let My Soul Rest”, albüme güçlü birer kapanış yaparak tansiyonu son dakikalarda artırmayı başarıyor.

Giderek müzikal hikayesi Ian Brown’a benzemeye başlayan Ashcroft’un bu yeni projesinde şüphesiz en etkileyici şey, Wright’ın nefes kesen yaylıları… Ama şunu belirtmekte fayda var, İngiliz bir indie-rock’çının Amerikan hip-hop’çularıyla el ele verip Amerika’da bir albüm kaydetmesinin riskleri olduğu gibi önümüzde duruyor. Genel etki vasatın üzerine çıkamıyor.

Albümün çıkış şarkısı "Are You Ready"nin video'su...


United Nations of Sound - Are You Ready
Yükleyen RMG-UK. - Video klipler, sanatçı röportajları, konserler ve çok daha fazlası.

Ve albümden çıkan ikinci single "Born Again"a ait yepyeni video...


RPA and the United Nations of Sound - Born Again
Yükleyen EMI_Music. - DiÄ�er müzik videolarına göz atın.

Ormanın hayaletleri...










Röyksopp’un yeni albümü “Senior”, karanlık bir ormanın yalnızlığını ve korkunç gölgelerini, büyülü seslerle cesurca anlatıyor.

Norveçli ikili Röyksopp, 2009 tarihli elektro-pop albümleri “Junior”ın üzerinden pek de zaman geçmeden, yeni albümleri “Senior” ile elektronik müzikte tarifsiz çekicilikte, sıra dışı bir parantez açıyor. Adı nedeniyle “Junior”un kardeşiymiş hissi veren “Senior”, aslında kan bağından çok büyük bir uzaklığı, sevimli çocuğun zıddını, korkunç ve gizemli “üvey” babayı temsil ediyor. Genç, enerjik ve neşeli bir ruh halininin tam tersini, olgun, içe dönük ve sakin bir tavrı yansıtıyor. En yakın kan bağını Röyksopp’u üne kavuşturan “Melody A.M” ile kuran “Senior”, grubun en karanlık ve aynı nedenle en derin ve belli ki en uzun ömürlü eseri olmayı başarıyor.

Albümde yer alan “Tricky Two”, “Junior”da Karin Dreijer’in söylediği soğuk ve manik “Tricky Tricky”nin daha fütüristik, karanlık ve huzursuz, enstrümantal hali. “The Alcholic”, yavaş yavaş sizi karanlığın çöktüğü ormanın derinliklerine çekerken, “Senior Living” büyük sırlar ve kayıp anılarla dolu bir gecenin gelişini işaret ediyor. Ve beklenmedik bir anda “The Drug” ile ormanın korkunç gölgeleri etrafınızı sarıyor. “Forsaken Cowboy” duyulduğunda aslında hiçbir şeyin korktuğunuz gibi olmadığını fark ediyorsunuz. Hüznü ve tazeliğiyle, sizi sevdiğiniz anıların kucağına bırakan bu müthiş yapıt, yerini artık hayaletlerin konuşmaya başladığı, olağanüstü güzellikteki “The Fear”e bırakıyor ve ormandan çıkmak en son istediğiniz şeye dönüşüyor. Oysa ne yazık ki tan ağarıyor ve siz sıcacık “Coming Home” ile evinize dönüyorsunuz. “A Long, Long Way” ile tavşanın karanlık deliğinden içeri yuvarlanarak hem de.

Gelecekte çağdaş elektronik müziğin “hiç söze ihtiyaç duymadan çok şey anlatan büyük klasiği” olarak anacağımız bu garip güzellikteki albüm, biliyorum ki gelmekte olan gri günlere ve karanlık odalarımıza çok yakışacak. Çekinmeyin, hayaletleri içeri alın!


Röyksopp - 'The Drug' (Official Music Video)
Yükleyen wonderful-life1989. - Video klipler, sanatçı röportajları, konserler ve çok daha fazlası.

8 Ekim 2010 Cuma

Gerçek bir başyapıt…







Foals/ Total Life Forever

2008’deki ilk albümleri “Antidotes”la hemen şöhrete kavuşan Oxfordlu Foals, olgunlaşmak için beşinci albümlerini beklemedi. 2010 yapıtları “Total Life Forever”, ilkinden çok daha başarılı ve üzerinde incelikle düşünülmüş bir albüm. İçindeki her şarkı, derdi ve rengiyle son derece olgun, tutarlı ve farklı… Özellikle “Spanish Sahara”, belki de son yılların en güçlü şarkısı olacak güçte, dramatik etkisi yüksek, önemli bir yapıt! Ayrıca albümün diğer şarkıları da hiç fena değil. “After Glow”, “2 Trees”, “Alabaster” başta olmak üzere, her şarkı ayrı ayrı parlıyor. The Cure’dan The XX’e birçok küçük referansı içinde barındıran bu samimi albüm, uzun zamandır ihtiyaç duyduğumuz müziği önümüze seriyor.


Foals - Spanish Sahara
Yükleyen Kaede03. - Öne çıkan müzik videolarını izleyin.

6 Ekim 2010 Çarşamba

Gece hayatının derinlikleri…

















Scissor Sisters- Night Work

New York menşeli elektro-pop, disco-new wave grubu Scissor Sisters'ın üçüncü albümü “Night Work”, hem sıra dışı kapağıyla, hem de grubun ilk iki albümünden hemen farklılaşan muhteviyatıyla son derece sıra dışı bir yapım. Madonna, Seal ve Killers’dan da tanıdığımız, albümün yapımcısı Stuart Price, grubun “kitch” ve komik yanları kadar karanlığını da ortaya çıkarmayı bilmiş. Tabi Bee Gees tarzı “tiz” vokaller, Elton John ve Robbie Williams çeşitlemeleri, Pet Shop Boys ve Erasure tatları albümde yine mevcut. Büyük bir gey dayanışmasıyla Sir Ian McKellen’ın da vokal yaptığı “Invisible Light”, bir dark-room’dan yankılanan “Sex and Violence” ve disko şahaseri “Harder You Get” albümün “karanlık” eğlence dünyası için nefis örnekler. Şu sıralar yepyeni single "Any Which Way" ile satış listelerinde üst sıralara tırmanan "Night Work"ü dinlerken, hayatınızın en sıra dışı kulüplerinden birinde akıl almaz bir gece geçirmeye hazır olun!


Scissor Sisters - Any Which Way (Official Video)
Yükleyen wonderful-life1989. - DiÄ�er müzik videolarına göz atın.


Kraliçe Elizabeth gurur duyar!






Ocean Colour Scene- Saturday/ EMI

Birmingham çıkışlı İngiliz brit-pop grubu Ocean Colour Scene’in 9. stüdyo albümü “Saturday”, 5-6 ay gecikmeyle bizde de yayınlandı. 1990 yılında kurulan ve Paul Weller’ın da gözdesi olan grubun 20. yıldönümünü onurlandırmak amacıyla hazırlanan albüm, Editors ile de çalışan Gavin Monaghan yapımcılığında oluşturulmuş. İlk çıkış şarkısı 'Magic Carpet Days', ikincisi ise "Saturday" olan albüm, grubun retro-merkezli rock sound’larının özgün brit-pop tarzıyla buluştuğu bir yapım olmuş. Beatles’dan Oasis’e bir İngiliz müzik tarihi gibi de okunabilecek bu albümde “100 Floors of Perception”, “Village Life” ve “Harry Kidnap” hemen öne çıkıyor. Ama albüm grubun diskografisinde yeni bir heyecan yaratmaktan uzak duruyor.


Ocean Colour Scene 'Saturday' from Edward Bishop on Vimeo.

5 Ekim 2010 Salı

Ah o eski şarkılar!








Oasis- Time Flies… 1994-2009/ Sony Müzik

Beatles’dan bu yana İngiltere’nin çıkardığı en kayda değer rock topluluklarından ve 90’ların en büyük müzik olaylarından kabul edilen Oasis, eski parlak günlerini yaşamıyor artık. Üstelik öngörüldüğü gibi müziğiyle büyük bir devrime ya da değişime de yol açmış değil. Radiohead, Muse ya da U2, bir alt jenerasyondan Arcade Fire veya Interpol, şüphesiz Oasis’in yanında çok daha değişimci ve kişilikli kalırlar. Belki de işte tüm bu yıpranma nedeniyle grup, eski altın zamanlarına dönüyor ve bir kısmı bugün de dinlemeye değer hit şarkılarını iki CD’de topluyor. Şüphesiz bu şarkıların tümü “Wonderwall” gibi sıra dışı bir etkiyi yaratmıyor. Ama “Time Flies…” önemli bir dönemi özetleyen, arşivlik bir çalışma olmayı başarıyor.


Oasis - Wonderwall
Yükleyen Mplay. - Video klipler, sanatçı röportajları, konserler ve çok daha fazlası.

Aşk bir illüzyon…

















Sarah McLachlan- Laws of Illusion/ Sony Müzik

Kanadalı şarkıcı ve söz yazarı, romantik ozan ve muhteşem bir mezzo-soprano Sarah McLachlan, 2003 tarihli “Afterglow”dan tam 7 yıl sonra yepyeni şarkılardan son albümü “Laws of Illusion”ı yayınladı. Özellikle Delerium şarkısı “Silence”la adını cümle âleme duyuran Lachlan, yeni albümünde tamamı romantik 13 şarkı seslendiriyor ve kimi noktalarda fazlasıyla kendini tekrarlıyor. Hep aynı çizgide ve duyguda giden, nefis birer vokalle söylense de karakterleri fazlasıyla ortak bu şarkılar arasında açılış şarkısı “Awakenings”, ikinci yarıda yer alan “Out of Tune” ve bir vokal mucizesi “Bring On the Wonder” öne çıkmayı başarıyor. Ne yazık ki çıkış şarkısı "Loving You is Easy" de dahil olmak üzere albümün geneli beklenen etkiyi yaratamıyor. Sarah McLachlan böyle bir albümden ve sıradan bir pop şarkıcısı olmaktan fazlasını hak ediyor.


Sarah McLachlan - "Loving You Is Easy"
Yükleyen Mplay. - Video klipler, sanatçı röportajları, konserler ve çok daha fazlası.

Güzel ve çirkin!













Tracey Thorn- Love and its Opposite

Ünlü müzisyen, DJ ve prodüktör kocası Ben Watt’la kurduğu Everything But The Girl’ü on yıl önce dağıtıp yoluna tek devam eden Thorn, ikinci solo albümüyle son derece yumuşak bir dünyanın içine çekiyor dinleyeni. Dünyanın en kusursuz kadın vokallerinden biri olduğunun bilinciyle, sesini daha çok öne çıkaran, daha sakin ve akustik şarkılar söylüyor. Üstelik bu kez çoluk çocuk, evlilik meselelerine kafa patlatıyor ve buna rağmen hiç sıkmıyor. Özellikle albümün en büyük hiti “Why Does The Wind” zor rastlanır güzellikte bir şarkı. Üst üste defalarca kez dinleyip, her gün daha sevilecek türden! Ayrıca “Kentish Town”, “Late in the Afternoon” ve “Swimming” de sonbaharı ağrısız yaşamak için bulunmaz şarkılar.

1 Ekim 2010 Cuma

Müziğe kan gerek!












True Blood- Volume 2/ EMI

“I wanna do bad things with you” (Seninle kötü şeyler yapmak istiyorum) gibi provokatif bir nakarata sahip “Bad Things” isimli jenerik şarkısıyla da çok özel bir yeri olan “True Blood” dizisinin ikinci “soundtrack”i yayınlandı. Dünyada henüz biten üçüncü sezonuyla küçük çaplı bir olay yaratan dizinin bu toplamasında ilkinden daha havalı isimler var. Bob Dylan, Beck, Elvis Costello, Thievery Corporation ve Eels gibi bu isimler, ayın zamanda albümün en modern anlarını vaat ediyorlar. “True Blood- Volume 2”, “Six Feet Under” veya “Nip Tuck” toplamaları kadar keşfe açık ve yenilikçi olmasa da, nefes kesen dizisinin hatırına ilgiye değer.


True Blood: Season 3 - Clip 1
Yükleyen dreadcentral. - TV dizilerini ve programlarını online izleyin.

“Bionic” kadın GaGa’ya karşı!











Christina Aguilera- Bionic/ Sony Music

Ortadan yok olduğu 4 yıl boyunca tahtını fena halde Lady GaGa’ya kaptıran Christina Aguilera, tam 18 şarkılık yepyeni albümü “Bionic” ile aradaki mesafeyi kapatma çabasına girişiyor. Sia, Ladytron gibi alternatif isimler, eski 4 Non Blondes üyesi ve beste makinesi Linda Perry’e ait şarkılar, Aguilera albümünü sıradan pop sularından biraz olsun çıkarma çabası taşıyor. Özellikle bir M.I.A şarkısı gibi tınlayan “Bionic” ve fütüristik bir disko şarkısı tadındaki “Not Myself Tonight”, albüme son derece parlak bir giriş yapıyor. Fakat özellikle “ballad”ların başladığı ikinci yarıdan itibaren albüm tüm sürprizini yitiriyor. İyi bir ekip ve süper bir prodüksiyon, vasat bir sonuca kurban gidiyor.


Christina Aguilera - "Not Myself Tonight"
Yükleyen Mplay. - DiÄ�er müzik videolarına göz atın.